Ya ben Fazıl olsaydım?

Bu memlekette bir çok şeyi anlamakta zorlanıyorum. Ya da insanların çok basit şeyleri anlayamayışını. Bunun da aslında pek az sebebi vardır hatta sadece iki sebebi vardır. Birinci sebep kişinin gerizekalı olabilirliğidir ve bu sebep, onu bu durumundan dolayı suçlayamayacağımız için aslında daha iyimserdir bence. İkinci sebep ise kişinin, ya anlamak istemiyor ya da anlatılmak istenenin dışında bir şekilde anlamak istiyor olabilirliğidir ki bu da kötü niyetliliktir, kasıtlı adiliktir. Daha da önemlisi mutlaka bir amaca hizmet ediyordur.

Hal böyleyken bu gece (26 Mayıs 2012 03:00 ~ 03:30 araları) sabaha karşı, Habertürk isimli televizyon kanalında sanırsam 3. haftasına giren ve Ceren Akdağ Şahin’in moderatörlüğünde Cemil İpekçi, Cem Mumcu, Pelin Batu, Esra Elönü, Günseli Kato gibi isimlerin sabit katılımıyla gerçekleşen programda, canlı yayın esnasında Fazıl Say’a alenen “Yavşak” denilmesiyle cinnet geçirmem kaçınılmaz oldu. Fakat bu cinnetin sebebi bir Fazıl Say hastası, Fazıl Say seveni falan olduğumdan değil. Daha başka ve mühim sebepleri var, az önemsediğimden çok önemsediğime doğru sıralayayım;

1- Habertürk ismi. Bu isme karşı antipatim önce, çıktığı ilk günkü gazetesindeki rezillikle başladı. Uydurma, baştan savma ve Okan Bayülgen’in deyimiyle google gazeteciliğiydi. Bora Uzer isimli müzisyene dair yapılan bir haberde Bora Uzer olduğu sanılarak başka bir müzisyenin boy boy resimleri basılmıştı. Belli ki ne haberi yapan kişi kimin haberini yaptığını biliyordu, ne de ortada bir editör sorumluluğu veya bir üst kişinin denetimi vardı. Demem o ki tam bir fiyaskoydu. İnsanların işlerini baştan savma yapmalarınada illet olan ben, o gün de çok kızmış ve gazeteye bir mail atarak durumu iletmiştim. Böylelikle ilk günkü sayısı okuduğum ilk, tek ve son Habertürk gazetesi oldu.

Habertürk internet sayfası ise internet tarayıcımın açılış sayfası olarak durmaya devam ediyor ama ordaki uydurma haberler ve safsatalar gazetesindekinden katlarca beterdi (ki şu an açın bakın hala öyle http://www.haberturk.com ). Bu duruma da 4 Temmuz 2011 tarihine kadar tahammül ettim. Ve o dönemde Habertürk’teki kötü niyetli haberciliği, başkası aleyhine gelişen olumsuz durumları büyük bir fırsatçılıkla, zevkle, büyük puntolu süslü yazılarla haber yapıldığını gördüm. Açık ve net sölüyorum FENERBAHÇE KÜME DÜŞTÜ yalan haberi dışında web sayfasında sadece hava durumu olduğu günü gördüm. Sayfanın dörtbir yanı büyük puntolarla bu yalan haberi yazıyordu. Tekrar açık ve net olarak söylüyorum sayfada 6 veya 7 yerde bu yalan haberin başlığı atılmış ve bunun dışında sayfadaki tek şey havadurumuydu. O günden sonra web sitesiyle de yollarımı ayırdım.

Şu anda Habertürk’ün sadece TV kanalını seyretmekteyim.

2. Esra Elönü ismi. Bu isim de bu yazımın esas konusu olan rezilliğin baş kahramanı. Üç programdan son ikisini izleyip doğal yollardan kendisine şiddetli seviyede antipati duyuyor olduğumdan hakkında haksızlık yapmamak için yazmadan önce az biraz araştırdım, daha önce ne yapmış ne etmiş, başkaları nasıl bulmuş onu vs. gibi bir göz gezdirdim ki bende bıraktığı izlenim çok haklıymış(!) Velhasıl nasıl ve ne amaçla TV ekranına çıkarıldığını anlamadığım ve inanılmaz saçmalıklarını, zırvalarını, konuşmaya çalıştığı konulardaki yetersizliğini yazmaya kalksam günlerimi alacak olan bu hanımkızımız beni krize sokan bombayı patlattı ve “Arabesk dinleyenlere yavşak diyen, asıl yavşaktır” dedi. Krizimi kamçılayan ise bunun iki yönlü olarak KASITLI ADİLİK marifetiyle yapılmasıydı. KASITLI ADİLİK’in birinci yönü Fazıl Say’ın böyle dememiş olması, ikinci yönü ise bu olayın malum şahıs tarafından yayının bitiş anına kurgulanmasıydı. Tam bir korkakça vurup kaçmaydı.

Peki hemen hatırlayalım, ne demişti Fazıl Say?

“Arabesk müzik, arabesk yaşam tarzının betimlemesidir. Aydınlığın, çağdaşlığın ve öncülüğün, sanatçılığın sırtına külfettir. Emek karşıtıdır, duyarsızlıktır ve yaratamamaktır! Etik dışı “yalan dolanla” doludur. Ortadoğu işi, 3. sınıf, acındırmaca, tembellik, yeteneksizlik, rant, çamur, muallaklıklar üzerinden yaşar. Arabesk müziği yapan yapsın! Bu sayfaya tek gık diyeni yukarıdaki sebeplerden hemen atacağım! Türk halkının arabesk yavşaklığından utanıyorum, utanıyorum, utanıyorum!”

Girizgahta söyledim, bu kadar açık, basit ve net birşeyi anlamamak için ya GERİZEKALI olmak ya da KASITLI ADİ olamak lazım. Peki daha da basitleştirelim Fazıl Say’ın ne söylediğine değil kestirmeden gidip ne söylemediğine bakalım, görmek çok zor olmasa gerek ki “Arabesk dinleyen yavşaktır” dememiştir. Gerçekten aklım fikrim almıyor benim o zaman bu hanım gerizekalı değilse -ki öyle değilse kötü niyetlidir- bundan nasıl bu anlamı çıkarır, gerizekalıysa TV programında ne işi var?

Gel gelelim arabesk şarkılar söyleyen müzisyenlere dahi yavşak dediği anlamı çıkarılamaz, üstüneüstlük insanların ya gerizekalılıklarından dolayı anlamadığı, ya da kötü niyetliliğinden dolayı anlamak istediği gibi anladığı “Arabesk yavşaklığı” da kesinlikle vardır. Faydası olacağına inansam Fazıl Say’ın demeye çalıştığını, bu hanımın dahi anlayabileceği seviyede anlatan bir yazı yazmayı düşünebilirdim. Olaylara karşı fikir beyan ederken kendi haline bırakılmaması gereken sığ beyinli insanlarla aynı toplumda yaşıyor, aynı havayı soluyoruz. Bütün derdim sıkıntım hep bununla. Bu tarz insanlar başkalarının hayatını zorlaştırmaktan başka bir işe yaramıyorlar. Mesela Işın Karaca diğer bir çokları gibi nasıl ahmakça bir yorum da bulunmuştu;

Işın Karaca: “Türkiye’de yaşadığınızı hatırlatırım! T.C.’de azınlığın dinlediği bir müzik icra etmeye çalıştığın ise cabası!

Adama sorarlar sen kimsin? Sen Fazıl Say’dan daha fazla işe yaradın mı? Bir halt becerdin mi? Gel de çıldırma yahu. İnanın Fazıl Say seven veya sevmeyen birisi değilim ben. Ama bu olanlar tüm memleketin yansıması. Gelin görünki ben askerdeyken takip edemediğim başka söylemleri olmuş Fazıl Say’ın ve çok daha büyük infial yaratmış. 2012 Nisan sonları gibi. Daha trajik olanı ise bu kez söyledikleri kendi sözleri bile değilken Ömer Hayyam’ın bir kaç dizesiyken yargılanmayla karşı karşıya bırakılmış YURDUM ADALETİ tarafından. Öyle ki hakkında soruşturma başlatılmış, dava açılmış, savcı ifade almış, iddianame hazırlanmış.. İnanılacak iş değil. Kimlere neler yapmazken, kimlere neler yapılıyor.. Aklım almıyor.

Yazımın başlığı.. Ya ben Fazıl olsaydım?
Malumunuz sevgili ülkemizde bir takım sıkıntılarımız mevcut. Bu yazıyı yazdıran o sıkıntılar. Bu yazıya konu olan da o sıkıntılar. Fikir beyan etme özgürlüğünün, hangi konuda fikir beyan ettiğimize göre değişiklik gösterdiğine dair acı bir tecrübe yaşanmaktadır.
BÜYÜK AYIPTIR!
Bu olanlara ben Fazıl değilken böylesine bozulmuşken, YA BEN FAZIL OLSAYDIM’ı anlatabilecek kadar özgür olduğumu sanmıyorum malesef.